07/06/2018

İTÜ’lü Olmak – S.Çatalpınar’ın Şifresi

25 Mart 2018 tarihinde yapılan İTÜ Birliği Derneği Genel Kurulu, hukuk adına tam bir utanç örneğiydi. Divan Başkanı olan Erol Tuncer’in “nasıl tarafsız görünürüm de Serap Çatalpınar’ı başkan yaparım” şeklinde ön kararlı olarak Genel Kurula geldiği açıktı.

Bunu her fırsatta belirtmek gerekiyor. Neden? Çünkü bugün bu ülkede yaşanan sıkıntıların nedenleri bu türlü haksızlıklar. Her yerde görüyoruz bunları. Hükümet yönetiminde, adalette, hukukta, eğitimde, sporda, sanatta, iş dünyasında, mühendislikte… Haksızlığın kimden geldiğinin önemi yok. Benim için haksızlığın arkasında ideoloji aramanın da akılcı bir tarafı yok. Bu kişilerin vicdanlarını katlayıp cüzdanlarına koymalarından kaynaklanıyor.

Aksi takdirde insan tutanaklardan benim konuşmalarımı neden çıkartsın? Konuşmamı saygısızca neden kessin değil mi?

Biz konuya dönelim.

Neden herkes Serap Çatalpınar’dan rahatsız?

Kısaca özetlemek gerekirse insanlara karşı saygı göstermeyen, aşağılayan, sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp, çok konuşup hiç üretmeyen birisi.

Bu siteyi açmamıza karşı savcılığa gidip hakkımızda suç duyurusunda bulunmuş.

Suç duyurusunun giriş kısmını okuduğumda “gülsem mi, ağlasam mı” diye içimden düşündüm. “Yazık yani nasıl bir dünyası var bu arkadaşımızın?” diye kendi kendime üzüldüm. Samimiyim.

Bakın giriş kısmında Serap Çatalpınar için neler yazıyor:

Suçladığı kişilerin arasında 2 oda eski başkanı, bir eski federasyon başkanı, bir kaç tane genel müdür var. Suçladığı kişilerin tümü bulunduğu kurumlarda müdürlüğün çok üstünde görevlerde bulunmuş. Zaten hepsi İTÜ mezunu, üstelik hiç birisi 13 yılda bitirmemişler İTÜ’yü! Mühendis gibi mühendis hepsi..

Zaten sorun tam bu bakış açısında.

Serap Çatalpınar insanlara karşı inanılmaz saygısız davranıyor. Bakın size bir anımı anlatayım:

Kendisine oy vermiştik ve Başkan seçilmesini sağlamıştık. Satranç takımına ilişkin sponsorluk nedeniyle bir kaç kez görüştük. Bu görüşmelerde bir kaç kez kendisine adımın vurgulayarak “Ali Nihat” olduğunu söylememe rağmen, Çatalpınar her defasında “Ali İhsan”, “Ali Fuat”, “Ahmet Mithat” gibi isimlerle hitap ediyordu. Yani diyebilirsiniz, belki belleği zayıf, yaşından başından kaynaklanıyordur. Ama bu saygılı bir yaklaşım değil. Önemli olan önemsememesi. Yani Serap Çatalpınar’ın en büyük sorunu karşısındaki insanları önemsememesi. Herkesi koltuğu için kullanılacak bir yerde görmesi.

Başkanlık koltuğuna oturan bir insanın en önemli meziyetinin vakur ve saygılı olmak olduğunu düşünüyorum. Tabii bu benim düşüncem değil sadece, aslında 25 Mart 2018 tarihindeki Genel Kurulda delegelerimiz de böyle düşündüler. Ama hukuk katledilince ortaya bir tablo çıktı. Bana göre hukuk yok sayılarak, Divan Başkanının taraflı ve hukuksuz kararlarıyla dernek hak etmeyen ve demokrasi önünde seçimi büyük farkla kaybetmiş kişilerin kazanmış gibi o koltuklara oturması sonucunu ortaya çıkarttı. Bir anlamda işgal var yani.

Neyse diyeceksiniz ki, nasıl öğrettin adını Serap Çatalpınar’a. Artık yaşadığı sürece adımı unutacağını sanmıyorum ama tamamen satranççı yöntemiyle.

Benim adımı her yanlış söylediğinde kendisine “Sevgi Hanım”, “Sibel Hanım”, “Meral Hanım” şeklinde seslendim. Kısa sürede ezberlemiş.

Sorun bu, saygı göstermemek. Kime karşı! Her birisinin eğitimi kendisine eşit ve çoğunun daha yüksek olduğu üyelere karşı. O nedenle ilk  ve ikinci döneminde yönetiminde olan herkes kendisine karşıydı.

Çok sürmeyecek! Kısa sürede Derneğimizi bu kötü yöneten başkandan kurtaracağız.