30/03/2019

Hukuksuzluk meşruiyete dönüşebilir mi?

Tam bir yıl önce Serap Çatalpınar ve Mehmet Duran arasındaki yönetim yarışı, Serap Çatalpınar’ın çok küçük bir farkla, şaibeli şekilde seçimi kazanmasıyla sonuçlanmıştı.

Serap Çatalpınar, eşi Nurcan Çatalpınar’ın yöneticisi olduğu mühendis arkadaşlarımızı, Genel Kuruldan bir gün önce üye yazarak oy kullananlar listesine hukuk dışı şekilde dahil etmişti.

Bununla kalmadılar.

Genel Kurula divan başkanlığı yapan Erol Tuncer’i de kullanarak, anti-demokratik ve hukuka aykırı bir genel kurul yürüttüler. Mali tablolar genel kurula sunulmadı. Bugüne kadar yaşamımda bir çok genel kurulda bulundum, şahsen ben bu kadar taraflı ve hedefli bir genel kurul divan başkanlığı yönetimi gösteren bir kişi görmedim.

Bununla da kalmadı Serap Çatalpınar, seçimlerde içinde oy pusulası olan zarfları açık bir şekilde genel kurul delegelerine dağıttılar. Gizli oy ilkelerine uyulmadı.

Bununla da kalmadı Serap Çatalpınar, kürsüye çıkıp “seçim sonucu 32 oydan az olursa istifa edeceğim” dedi. 3 oy farkla seçimi kazanınca teşekkür etti.

Genel Kurulda bitmedi olaylar. Genel Kurul tutanaklarıyla da oynandı. Erol Tuncer’in nasıl yönetim gösterdiği, önce şahsımı genel kurulda kürsüde susturup, sonra da bu “32 kişinin genel kurulda oy kullanmasına karşı verilen önerge” için imza atmam, söz almam genel kurul tutanaklarından çıkartıldı. Serap Çatalpınar ve Erol Tuncer tutanaklarda kasıtlı olarak tahrifat yaptılar.

Tutanakları genel kuruldan sonra kendisinden isteyenleri Serap Çatalpınar 2-3 hafta bekletti. Bu arada genel kurulun iptali için açtığım davaya savunmayı şekillendirdiler.

Siz bunları başka yerlerde de görmüyor musunuz? Ne kadar çirkin değil mi?

Keşke biz derneğimizi bu oyunlardan uzak tutabilseydik.

Özetlemek gerekirse; yani aslında konusuyla ilgisi olmayan LİMAK şirketi, yönetici pozisyonunda çalışan Nurcan Çatalpınar’ın kürsüden de itiraf ettiği gibi, İTÜ Birliği Derneği seçiminin sonuçlarına doğrudan etkide bulundu. Nihat Özdemir beyin konudan haberi olup olmadığını bilmiyorum, ama kendisini; asla bu tür şeylerden haz etmeyeceğini bilecek kadar tanıyorum.

Seçimlerin ardından felaket ötesi bir yönetim başladı. Seçim sonucu, seçilen mütevelli heyeti üyeleriyle birlikte Vakfa da yansıdı.

Serap Çatalpınar, İstanbul teknik Üniversiteliler Birliği Vakfını da, babasının malı gibi kullanıyor.

Son olarak İTÜ Evinin içinde ve dışında yıkım başladı. İnşaat çalışmaları sürüyor.

Bir müstecir gitti, yeni bir müstecir geldi. Yeni müstecir, çok büyük maliyetleri olan bir inşaat çalışmasına girişti.

Bir çok soru var yanıtlanması gereken:

  • Müstecir için ihale yapıldı mı?
  • Sözleşme nedir?
  • Hangi olanaklar sunuldu müstecire?
  • İnşaat projesi var mı?
  • Nereden onaylandı?
  • Tadilat projesi var mı?
  • Nerede onaylandı?

Serap Çatalpınar, babasının malını bile böyle yıkıp dökemez. Bu ne talandır!

Üstelik inşaat yapılırken vakıf malı olan sanat eserlerine saygı gösterilmemesi de cabası.

Durum böyleyken sessiz kalmak, Serap Çatalpınar’ın İTÜ Birliği Derneğinde hukuken yaptığı işgali meşru kılmaz. O Dernek çatısı altında olup, etkinliklerde izleyen, dinleyen her üye, Birliğin gerçek sahibidir. Bunlar Serap Çatalpınar’ın hukuk dışı başkanlığını onaylamaz.

Tarihe not düşüyorum, yarın anımsatacağım.

Ali Nihat YAZICI

İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisi – 481.5