15/06/2019

Özge ve Oktay! İki Teknik Üniversiteli…

ÖZGE
Özge; Osmaniye’nin Düziçi İlçesinde Çotlu Köyünde bir ailenin en büyük kızı. Babası Hüsmen ve annesi Rukiye kızlarının okuması için yazın tarlada kışın ilçede var güçleriyle çalıştılar. Kızları İTÜ Makine Fakültesi İmalat Mühendisliğini 2018 yılında kazandı. Özge İTÜ’yü seçerken birçok kriteri gözden geçirdi. Dünyanın 3ncü, Türkiye’nin ilk  teknik üniversitesiydi. 245 yaşındaydı. Mezunlarının arasından 2 Cumhurbaşkanı, 4 Başbakan çıkmıştı. Asırlardır çağdaştı…

Aslında aldığı puan Sabancı, Koç gibi saygın özel üniversitelere burslu girmesine yetmiyordu, ama rahatlıkla istediği Devlet üniversitesinde, istediği bölümü seçebilirdi.
Ama onun hayalinde köyünde varlıklarının sahip olduğu traktörün nasıl çalıştığını çözmek, makinalar üretmek, büyük bir firmada mühendis olmak, yani memleketine, köyüne bir mühendis olarak hizmet etmek vardı.

Özge, rahatlıkla Çukurova Üniversitesinde bir bölüme girebilirdi, ama İTÜ’yü istedi.

İTÜ’yü kazandı, aile mutluluktan uçuyordu. Ama Hüsmen Bey ve Rukiye Ana kara kara düşünmeye başladılar. 18 yaşında bir kız çocuğu İstanbul’da ne eder ne yapar?

Özge İTÜ’yü seçen binlerce kızımızdan birisiydi.

Üniversitede aile durumu nedeniyle yurt çok kolay çıktı. Önce hazırlığa başladı.
Ama yemesi, içmesi, kılık, kıyafet, Maslakta yurttan Gümüşsuyuna gidiş geliş, defter kitap…

Çağdaş bir genç kız, “bir kahve içmesin, dışarıda bir yemek yemesin, Dünyanın en güzel şehrinde yurtta kapansın” olacak şey değildi tabii.
Hüsmen Bey ile Rukiye ananın gücünün çok üstündeydi.

Özge’nin aklına bir fikir geldi, Mezunlar Derneklerine başvurmak. Google’da bir arama yaptı, karşısına iki alternatif çıktı. İkisine de başvurdu.
Ankara’da bulunan İTÜ Birliği Vakfı, Özgeye burs vermedi. Çünkü onlar gelirleri Cumartesi kokteyli düzenlemekte, başkanın İstanbul seyahatlerinde, Derneğin ve vakfın amaçları doğrultusunda olmayan giderlerinde kullanılıyordu. Dernek ve Vakıfta bulunan İTÜ adının dışında pek umurlarında değildi bu olaylar yönetimin.

Birlik Başkanı Serap Çatalpınar için Ankara CUMOK toplantılarını yapmak, YAYED ile etkinlük düzenlemek; o toplantılarda boy göstermek, yedirmek, içirmek, vakfın parasını borçlara harcamak, egosunu tatmin etmek, Özge’nin okumasından çok daha önemliydi.

Neyse ki, İTÜ Mezunları Derneği böyle değildi. Belki akarları, kirada gayri mülkleri yoktu ama onurları, enerjileri vardı. İTÜ’lüydüler. Onlar Özge’ye el uzattılar. Burs verdiler. Özge şanslıydı, artık hayalleri gerçek olabilirdi.

OKTAY
Oktay, Erzurum’un Pasinler İlçesinde kaymakamlıkta çalışan Nesimi Beyle, ev kadını olan eşi Ayşegül hanımın 5 çocuklarının en küçüğüydü.
Nesimi bey varını yoğunu çocukların okuması için harcıyordu. Kaymakamlıkta çalışan bir düz memur maaşıyla 5 çocuk okutan baba 50 yaşında olmasına rağmen, yaşamın bütün zorluklarını yüzündeki kıvrımlardan okuyabilirdiniz. Büyük oğlan Teknik Lise bitirip Erzurum’da Büyükşehir Belediyesinde teknisyen olarak işe başlamıştı. İki numara abla okuyamamış, genç yaşta evlenmişti. 3 ve 4 numaralar ikiz kızlardı. İkisi de Atatürk Üniversitesinde Öğretmenlik eğitimi alıyordu. Oktay çok akıllı bir çocuktu, ağabeyinin ve ablalarının yapamadığını yaptı. İTÜ Matematik Mühendisliğini kazandı.
ÖSYM Sonuçları açıkladığında Pasinler’de kaymakamlıkta bayram havası vardı.

Ne demek düşünsenize, İTÜ’de okuyan bir evlat sahibi olmak. Nesimi bey havalara uçuyordu. Ama okula kayıt olduktan sonra, yurt çıkmasına rağmen, işin hesap kitap kısmı hiç beklendiği gibi olmadı.
Nesimi Beyin 3 çocuk okutmaya gücü nasıl yetecekti. Bu yaşta başkasından para dilenecek halleri yoktu ya.

Oturdular ailece düşündüler, ne yapabilirlerdi. Devletin verdiği 450 TL kredi okul yemekhanesinde yemek parasına ancak yeterdi, değil mi!

Ayakkabısı, elbisesi, kitabı, defteri.

Oktay da tıpkı Özge gibi burs almak için başvurdu. Aklına gelen her olanağı değerlendirdi. İTÜ demek yüzbinlerce mezun yetiştirmiş bir abide demekti. O da Özge gibi iki derneğe de başvurdu.

Merkezi Ankara’da bulunan İTÜ Birliği Derneği en varlıklı olanıydı. Oktay, tahmin edebileceğiniz gibi olumsuz yanıt aldı. Maddi olanaklar yetmiyor diye.
Ne garipti oysa, o kadar mal varlığı, ne yapıyorlardı bu Ankara’daki İTÜ Birliği Vakfı Yönetimi bu gelirlerle?

Oktay’ın bilmediği şey, Vakfın başında; hukuka uygun olmayan bir dernek genel kurulunda seçilen Dernek Başkanı, aslında bu amaçla vakfedilen kaynakları har vurup harman savuran bir yönetimin olmasıydı.

Neyse ki, İTÜ Mezunları Derneği kısıtlı olanaklarına rağmen Oktay’ı da yüz üstü bırakmadı.

Bu hikayelerdeki isimler doğru değil, olaylar da canlandırma. Ama gerçek. Bugün yaşanan bu, Ankara’da vakıf mallarının üstünde oturup lale devri yaşayan, her Cumartesi kokteyl düzenleyip çevredeki STK’ların taşeronluğunda konferans düzenleyen, basiretsiz, beceriksiz, kötü bir yönetim var. Ama İstanbul’da 1 TL değerinde gayri mülkü ve akarı olmasa da, ARI gibi çalışan bir yönetim. Ben ikisine de üyeyim, görüyorum. 

Bu hafta sonu İTÜ Birliği Vakfının Genel Kurulu yapılıyor.

Yine Serap Çatalpınar çıkacak, boş ve gereksiz konuşmalar yapacak.
“Ya niye bize destek olmuyorsunuz? Biraz daha ilgi göstermiyorsunuz?” diyecek. Borçlardan söz edecek. Nasıl inşaat yaptıklarını anlatacak. Gerçi sanat eseri halının üzerinde nasıl çimento karıldığını, o ucube uzantının binanın önüne nasıl konulduğunu, özel mühendislik hesapları sonucunda yapılan (Ziyaeddin Süder hocamı rahmetle anıyorum) akustik tavan kaplamalarının nasıl boyandığını anlatmayacak.

Belki kimse “Burs mu Kokteyl mi?” diye soramayabilir kendisine, ama biz yanıtı biliyoruz.

Eşiyle ve birkaç arkadaşıyla hukuk dışı ve demokrasiye uygunsuz bir şekilde işgal ettikleri yönetimi devam ettirecekler.

Özge’ler, Oktay’lar İTÜ Mezunlar Derneğinin ve ülkemizde bulunan diğer İTÜ mezun derneklerinin desteğiyle okuyacak.

Ama ya maddi nedenlerle okuyamayanlar?
Aman canım ben de ne diyorum değil mi!
Nasıl olsa onlara destek veren var. Okuyamayanlar da kendileri düşünsünler.
Serap Hanım burada eğlensin dursun..
Kendisinin beceremediği toplantıları başka STK’lara sipariş etsin, onlara kokteyl versin, aklı sıra kariyer yapsın.
Siz de izleyin…
Ben de eleştirilerime devam edeyim…

Sorabilirsiniz “bu adamın derdi ne?” diye!

Aman sakın bu tür etkinliklere karşı olduğumu düşünmeyin… Ben bu tür etkinliklerin taşeron mantığıyla yapılmasına, üretmeden tüketen anlayışa, beceriksiz ve kötü yönetime, İTÜ’lü olmak olgusunu kaybeden Başkana karşıyım. Hukuksuzluğa, demokrasiden uzaklaşmaya, kendisinin olmayan parayı har vurup harman savuran zihniyete karşıyım.

Gün gelecek hesap sorulacak!

Ali Nihat YAZICI

Elektronik ve Haberleşme Mühendisi

481.005

15 Haziran’da YAYED ile işbirliği ile düzenlenen “Piyasaya karşı halkı korumak için TOPLUMCU BELEDİYECİLİĞİ KONUŞUYORUZ” etkinliğini kaçırmayın sakın. İzlerken maliyetleri, verilemeyen bursları da aklınıza getirin lütfen…